Täter des Sivas-Massakers in Deutschland – Aktuelle Erkenntnisse und unbeantwortete Fragen


Gastbeitrag für die Zeitschrift der Alevitischen Gemeinde in Europa „alevilerin sesi“ – „Die Stimme der Aleviten in Europa“. (Auf Türkisch / Türkçe weiter unten)

Zur Antwort auf ihre eingereichte dritte Kleine Anfrage (Drucksache 20/2766) zum Aufenthalt und Auslieferung der Täter des Sivas-Massakers, erklärt die Bundestagsabgeordnete, Gökay Akbulut (DIE LINKE.)

„Viele Fragen bleiben unbeantwortet. Während sogar ehemalige Bundesregierungen unter Union und FDP entsprechende Fragen beantworten konnten, weicht das heutige SPD-geführte Innenministerium aus. Diese Haltung verstärkt das Unverständnis und die Verunsicherung der alevitischen Community in Deutschland.

Die Bundesregierung äußert sich nicht einmal zur Anzahl der internationalen Haftbefehle (INTERPOL) im Zusammenhang mit dem Sivas-Massaker – nicht einmal anonymisiert. Während die Bundesregierung unter Union/FDP vor ca. 10 Jahren anonymisierte Auskünfte zu Einbürgerungen der Täter gegeben hat, gibt das SPD-geführte Innenministerium nicht einmal diese Auskunft. Des Weiteren liegen der Bundesregierung angeblich keine Erkenntnisse zu Abschiebungen von Tatverdächtigen/Verurteilten des Sivas-Massakers vor. Mir liegt eine gerichtliche Entscheidung des Verwaltungsgerichts Sigmaringen vom 28. September 2006 vor, wonach der Täter Ethem Ceylan in die Türkei abgeschoben werden soll. Der Antrag auf Zulassung der Berufung gegen diese Entscheidung wurde durch Beschluss vom 12. Dezember 2006, abgelehnt. Jedoch wird nach Ethem Ceylan immer noch in der Türkei gefahndet.

Wurde der Staatsschutz aktiv?

Laut der Antwort der Bundesregierung liegt dem Bundeskriminalamt keine Information vor, wonach der Staatsschutz aktiv wurde. Ob man sich darauf verlassen kann? Mit den mir vorliegenden Dokumenten zu Murat Songur (einer der Täter in Deutschland) kann man zu einem anderen Erkenntnis kommen. Jedes Mal wenn seine Adresse ermittelt und bei der Staatsanwaltschaft eingereicht wird, konnte er unbekannt – innerhalb eines Tages – seine Meldeanschrift ändern und das ganze Prozedere hat sich innerhalb von einem Monat fünfmal wiederholt. Es gibt noch weitere Fakten, die die Antwort der Bundesregierung in Frage stellen. Beispielsweise das sehr aktive Engagement des Auswärtigen Amtes, als der in Berlin wohnhafte Täter Vahit Kaynar 2011 in Polen festgenommen wurde und kurz vor seiner Auslieferung in die Türkei stand. Durch den außerordentlichen Einsatz des Auswärtigen Amtes wurde Kaynar nach Deutschland zurückgeholt. Bei linken Türkeistämmigen Aktivisten, die vor einer Ausweisung in die Türkei stehen, vermissen wir dieses außerordentliche Engagement des Auswärtigen Amtes.  Diese Täter werden nicht nur hier sondern auch in der Türkei geschützt. Ein bekanntes Beispiel dazu ist der Täter Cafer Erçakmak, der trotz Fahndung in Sivas in Freiheit lebte.

Diese Fakten erinnern an die Morde und Massaker der Stay-behind-Organisationen der NATO (bekanntes Beispiel die Gladio), die umfangreichen Geständnissen zufolge von Personen aus dem Staatsapparat gedeckt wurden.

Weiterhin kein Interesse an Auslieferung

Der Antwort der Bundesregierung können wir entnehmen, dass aktuell kein offenes Auslieferungsersuchen vorliegt. D. h. seit mindestens 2020 haben die türkischen Behörden keine Auslieferung der Täter beantragt. Die Bundesregierung teilt außerdem mit, dass der Aufenthalt der Täter in Deutschland bisher nie ein Thema in Gesprächen zwischen deutschen und türkischen Behörden  bzw. Ministerien gewesen war. Stattdessen pocht die türkische Regierung auf die Auslieferung von linken Oppositionellen und spricht das bei jeder Gelegenheit an.

Strafanzeigen in Deutschland

Beim Generalbundesanwalt sollen bis 2019 drei Strafanzeigen eingegangen sein. Dieser hat sich bisher nicht zuständig gesehen. Das ist kein Grund von weiteren Strafanzeigen abzusehen. Im Gegenteil: Dies sollte ein Ansporn sein, weitere Strafanzeigen gut vorzubereiten, um den Generalbundesanwalt von der Zuständigkeit zu überzeugen. Weiterhin ist es nötig gute Lobbyarbeit zu führen und bei jeder passenden Gelegenheit die politischen Entscheidungsträger gut zu informieren und Unterstützung anzufordern. Mit eurer Unterstützung werde ich weiterhin dran bleiben.“

 

Auf Türkisch / Türkçe

 

Gökay Akbulut, DIE LINKE. / SOL PARTİ

Almanya’da ki Sivas Katliamı’nın failleri – Elde edilmiş güncel bilgiler ve yanıtlanmamış sorular

Almanya´da yaşamakta olan Sivas katliamı failleri ile ilgili hazırladığı üçüncü soru önergesine ilişkin SOL PARTİ Federal Almanya Milletvekili Gökay Akbulut şu açıklamada bulundu:

Geriye birçok yanıtsız soru kalıyor. Geçmişte, Hrıstiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin ve Hür Demokrat Parti (FDP) tarafından oluşturulmuş federal hükümetler bile bu konudaki soruları yanıtlayabilirken, bugünkü SPD yönetimindeki İçişleri Bakanlığı kaçamak yanıtlar vermeyi tercih ediyor. Bu, Almanya’daki Alevi toplum saflarında anlayışla karşılanması mümkün olmayan ve tedirginliği artıran bir tutumdur.

Federal Hükümet, kişi isimleri gizlenmek suretiyle bile, Sivas Katliamı ile bağlantısı bulunan uluslararası tutuklama kararlarının (İNTERPOL) sayısı hakkında görüş belirtmiyor. Bundan yaklaşık 10 yıl önce, Hrıstiyan Birlik Partileri ve FDP’den oluşan Federal Hükmet, kişilerin isimlerini gizleyerek, vatandaşlığa alınan kişilere dair bilgiler vermişti. Buna karşılık bugün SPD yönetimindeki İçişleri Bakanlığı en azından bu bilgileri bile vermeye razı değil. Bunun yanı sıra Federal Hükümet, Sivas Katliamı’nın zanlılarının/mahkumların sınır dışı edilmeleri hakkında güya bilgi sahibi olmadığını iddia ediyor. Oysa benim elimde, Sigmaringen İdare Mahkemesi’nin aldığı 28 Eylül 2006 tarihli bir karar var. Söz konusu karara göre, faillerden Ethem Ceylan’ın Türkiye’ye sınır dışı edilmesine hükmedilmiş. Bu karara karşı temyize izin verilmesine dair başvuru, 12 Aralık 2006 tarihli kararla reddedildi. Ancak buna rağmen Ethem Ceylan hakkında bugün hala Türkiye’de arama kararı yürürlükte.

Staatsschutz (Siyasi polis/Devlet koruması) harekete geçti mi?

Federal Hükümetin verdiği yanıta göre, Federal Kriminal Dairesi’nin elinde, siyasi polisin (Staatsschutz) harekete geçip geçmediğine dair bilgi yok. Acaba bu yanıta güvenmek gerçekten mümkün mü? Elimde bulunan Murat Songur (Almanya’da yaşayan faillerden biri) hakkındaki belgeler incelendiğinde başka bir sonuç çıkarmak mümkün. Araştırma sonucunda adresinin ortaya çıkarılarak savcılığa iletildiği her seferde, ikametgahını – bir gün içerisinde – bilinmeyen bir adrese taşıdığı ve bu işlemin bir ay içerisinde toplam beş kez tekrar ettiği görülüyor. Federal Hükümetin yanıtına dair şüphe yaratan başka olgular da var. Örneğin Berlin’de ikamet eden fail Vahit Kaynar’ın 2011 yılında Polonya’da gözaltına alınması ve ardından Türkiye’ye iade edilmesine ramak kala Federal Dışişleri Bakanlığı’nın etkin bir şekilde angajman gösterdiği görülüyor. Kaynar, Federal Dışişleri Bakanlığı’nın olağanüstü çabalarıyla Almanya’ya geri getirildi. Türkiye kökenli solcu aktivistlerin Türkiye’ye iadelerinin söz konusu olduğu durumlarda, Federal Dışişleri Bakanlığı’nın bu tarz olağanüstü çabalar sergilediğine maalesef pek tanık olmuyoruz. Ancak bu failler sadece burada değil, aynı zamanda Türkiye’de de özel olarak korunuyor. Bunun en bilinen örneklerinden birisi, fail Cafer Erçakmak’ın tüm aramalara rağmen elini kolunu sallayarak Sivas’ta serbest yaşamasıydı.

Bu olgular, NATO’nun arka planda faaliyet sürdüren gizli örgütlerinin (bu bağlamda en çok bilinen örnek Gladio olmuştur) işlediği cinayetleri akla getirmektedir. Sonradan yapılan itiraflar, bunların en üst düzey devlet temsilcileri tarafından korunduğunu göstermiştir.

İade konusuna ilgi gösteren yok

Federal Hükümetin yanıtından, bugün hala sürmekte olan bir iade dosyasının bulunmadığını öğreniyoruz. Diğer bir deyişle, en azından 2020 yılından bu yana Türk makamları faillerin iadesi konusunda bir talepte bulunmadı. Federal Hükümet ayrıca, faillerin Almanya’da ikamet etmeye devam etmelerinin, Alman ve Türk makamları ve bakanlıkları arasında gerçekleştirilen görüşmelerde bugüne dek asla gündeme getirilmediğini belirtiyor. Bunun yerine Türk hükümeti ısrarla sol muhaliflerin iadesini talep ediyor ve her fırsatta bu konuyu gündeme getiriyor.

Almanya’daki suç duyuruları

Belirtildiğine göre, 2019 yılına kadar Federal Başsavcılığı’na üç ayrı suç duyurusunda bulunulmuş. Başsavcı bugüne dek kendisinin yetkili makam olmadığı görüşünü sürdürüyor. Ancak bu, yeni suç duyurularında bulunmanın önünde bir engel teşkil etmiyor.  Tam tersine: Bu tutum, Federal Başsavcıyı yetkili olduğuna ikna etmek üzere yeni suç duyurularını daha iyi hazırlamaya teşvik eden bir yaklaşım olarak değerlendirilmeli. Önümüzdeki dönemde de iyi bir lobi çalışması sürdürmek ve karar verici siyasi güçleri daha iyi bilgilendirerek onlardan destek talep etmek üzere her fırsatı değerlendirmek gerekiyor. Desteğinizle bundan sonra da bu konunun peşini bırakmayıp takipçisi olacağım.

 


Weitere Beiträge: